UA-173638735-1
MaratonTürk

“Artık milli sporumuz Güreş değil Karate”

ARTIK MİLLİ SPORUMUZ GÜREŞ DEĞİL KARATE!

Tanju Bağırgan

202O Tokyo Olimpiyatlarında karate – olimpik spor serüvenimizde en çok madalya kazandığımız ve milli sporumuz güreş anlayışını değiştirecek bir biçimde- en çok madalya kazandığımız spor dalı olarak ulusal spor dalımız oluverdi!

Sadece madalyaları ile değil sıralamadaki üstünlüğü ile karate önemli bir gelişim sağlarken Boks ve Taekwondo’da alınan -güreşten daha iyi- sonuçlar ile mücadele sporlarının Türk sporunun eksenini oluşturduğu bir spor ortamı görünümü oluştu!

Sanırım Türkiye’nin en fazla devlet yardımı alan federasyonu olan güreş ve güreş camiasının artık çok düşünmesi gerek!

Sadece madalyalar acısından değil, -geleneklerine çok bağlı olan güreş camiasının- sporda geleneksel etkinliğini ve saygınlığını yitirmesine neden olan anlayışları konusunda çok düşünmesi gerek!

Devletten geleneksel olarak en yüksek parasal ve manevi destek alan güreş camiası için DAVUL ve  ZURNALAR ARTIK BAŞARI İÇİN ÇALMIYOR!

Bir ata sporu olarak, Koca Yusuflar’la,“karakucak güreşi”, “aba güreşi”, “tatar güreşi”, “şalvar güreşi”, “yağlı güreş”le yüzyıllardır süregelen, minder güreşinde Yaşar Doğu’lar, Ahmet Ayık’lar ve Taha Akyol’lar ile başarıyla sürdürülen güreş geleneğinin yok oluşundan sorumlu olmak zor olsa gerek! Bu bağlamda ÇAZGIRLAR ARTIK GÜREŞ İÇİN ÇALIYOR!

Buna karşın, güreşin yerine ülke sporu içinde uzak doğu kökenli mücadele sporlarının etkin olması yeni bir oluşum değildir. Kökenleri 70’li yıllara dayanan uzak doğu kökenli mücadele sporlarının gelişmesi de sadece sporsal bir gelişim değil, toplumsal olarak da, bilinçli olarak yönlendirilen siyasal bir olgudur.

1970’li yılları bilenler uzak doğu sporlarının politik bir savunma-saldırı aracı olarak öncelikle sağ, ve sonra da sol siyasi parti kamplarında kullanıldığını hatırlayacaklardır. Bu temelle gelişen mücadele  sporlarındaki sporcu sayıları günümüzde resmi tüm sporcu sayılarının yaklaşık %63-68’ini oluşturmaktadır.  Gelişim hızına göre de bunun 2023-25 arasında %70’lerin üstüne çıkması beklenmektedir (Bağırgan 2017).

Sayının büyüklüğünü daha iyi canlandırmak için de ülke takım sporcularının sayısının çok sevilen futbol ile birleştirildiğinde bile uzakdoğu ve mücadele sporlarının altında kaldığını söylemek yeterli olacaktır!

Bunun nedenleri olarak ülkenin uzun yıllardır savaş ve terör ortamında olmasının spor ve spor ortamını da etkilemesi, doğal olarak da savaş ve korunma anlayışlarının «toplumun düşünce yapısının bir aynası (fişek 1998)» spor ortamında yansımasıdan kaynaklanabildiği düşüncesini de ortaya çıkartmakdır. Ya da savunma amaçlı -hem siyasal erkin korunması ve yıkılması, hem de toplumsal olarak kadına karşı şiddet örneğinde olduğu gibi- bir önlem olarak kadınların savunma için uzakdoğu sporlarına yönelmesi, -göçmen sorunlarının ve toplumsal hoşgörüsüzlüğün üst düzeye çıktığı ortamlar da, spor olarak mücadele sporlarını öne çıkartabilmektedir.

Ayrıca mücadele sporlarının küçük alanlarda uygulanabilmesi ve özellikle de, düşük olanaklara sahip olan toplum katmanlarının yaşadığı ortamlarda (spor alanı yapmak yerine futbol stadlarına odaklı bir belediyecilik ve spor anlayışının olumsuz bir örneği de olarak) spor salonları içerisinde kolayca yapılabilir olarak  yer alması ve spor yapmak isteyen gençlerin de «spor» olarak ilk tanışma ortamını da oluşturabilmektedir. Bu bağlamda mücadele sporları ülkemizin -olimpik madalyalarla da kanıtlandığı gibi- sadece sporsal açıdan değil, toplumsal alanlarda değişik amaçlarla kullanılabilen öncelikli bir sporudur. Bu nedenle de toplumsal olarak koruma ve saldırı anlayışlı kullanım biçimlerinden dolayı »sporda yeni bir paramiliter anlayış uygulaması» olarak tanımlanmaktadır. (Bağırgan 2017)

Bu paramiliter anlayış toplumsal hoşgörü ortamını özellikle ülkemizde kadına yönelik şiddetle sonuçlanan şiddet ortamına ve siyasal erk için kullanıma taşıyabilecek sonuçlara ulaşılabilineceğini de düşündürmektedir (Bağırgan 2017, ayrıntılı ve Türk sporunda olimpik gelişim, sporcu sayılarında gelişim ve yeni paramiliter anlayış  konusunda geniş boyutlu düşünceleri ve sayısal örnekler ve farklı düşünceler için, Ahmet Ak’ın “2017 yazdığı Türk Sporunda Sorunlar ve çözüm önerileri” kitabını incelemenizi öneririm.)

Ayrıntıya girmeden, temel sporlar alanında ve takım sporlarında spora katılımın giderek azaldığını, kısaca söyleyerek »spor toplumların  aynasıdır» sav sözüyle, toplumsal olarak savaş ortamında olan ve gerilimle beslenen ve toplumsal hoşgörünün en az olduğu bir ülke ortamında mücadele sporlarının öne çıkması da bu bağlamda üzerinde tartışılması gerekli bir olgudur!

Özellikle de sporun toplumsal bir ayna olması nedeniyle de mücadele sporların öne çıkmasının ve -ulusal geleneğimiz olan güreşin bile üstüne çıkmasının- temel sporlar ve takım sporlarında katılımının göreceli azalmasının boyutları hem spor ortamında hem de toplumsal etkileri nedeni ile- değişik açılardan tartışılmalıdır.

Mücadele sporlarının -toplumsal kullanım biçimlerinin değil de- gerçek özündeki saygının toplum kesimlerinde öncelikle yayılması dileğini öne çıkararak bir uyarıyı da belirtelim, ÇAZGIRLAR sadece güreş için değil, Türk sporu ve toplumu için de ÇALIYOR!

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image-54.png
OAT Medya yayınları; MaratonTürk (Spor), ModdaTurkey (Moda), Voyage (Seyahat) dergilerini aşağıdaki linke tıklayarak takip edebilirsiniz.

OAT Media publications; You can review MaratonTürk (Sport), ModdaTurkey (Fashion) Voyage (Travel) magazines by clicking the link below.

http://maratonturk.com/OATmedya

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KATEGORI